kzorlu77 @ gmail.com

Türk tarihi için büyük anlamı olan Altın Orda Devleti’nin hüküm sürdüğü topraklara davet edildik. Gerçekten Bozkır başka bir tecrübe... Türkler ve Moğollar arasındaki etkileşim salt kan bağı ile açıklanamasa da kültürel olarak yüksek benzerlikler söz konusu

 

Kürşad Zorlu

 

 

Geçtiğimiz hafta yoğun gündeme rağmen önemli bir keşif çalışmasına katıldık. Daha önce Moğolistan’a, İlteriş Kağan’ın kabrinin/yazıtının olduğu belirtilen Şivet Ulan bölgesine gitmiştik. Bu kez Türk tarihi için büyük anlamı olan Altın Orda Devleti’nin hüküm sürdüğü topraklara davet edildik. Uluslararası Türk Akademisi Başkanı Prof.Dr.Darhan Hıdırali ve beraberindeki heyetle Kazakistan’ın başkenti Astana’dan başladığımız yolculuğun sadece karayolu kısmı 2600 km sürdü. Gerçekten Bozkır başka bir tecrübe. Uçsuz bucaksız alanda ilerlerken hem atalarınızın bastığı toprakları hissediyor hem de bir tür safari yapıyorsunuz. Hedeflediğimiz bölge Uludağlar (yani Ulutau)... Bursa’daki Uludağ ile aynı adı taşıması kadim Türk birlikteliğinin açık bir göstergesi.

Uzun bir araç yolculuğunun ardından Jezkazgan şehrine varıyoruz. Burası SSCB döneminde madenlerin çıkarıldığı ve direk Moskova’ya bağlı bir merkezmiş. İsmi de kazmaktan geliyor. Yüksek teknoloji ürünü maddeler çıkarılıyor. Şehri gece duman kaplıyor. Darhan bey yol üzerinde Nursultan Nazarbayev’in mühendis olarak başladığı Karaganda şehrindeki Metalurji fabrikasını gösteriyor. Fabrikadan çıkıp dünyanın önemli liderleri arasında girmek gerçek bir başarı öyküsü.

Deşt-i Kıpçakların atası Cuci Han

Sabah tekrar yola çıktığımızda Jezkazgan’dan gitmemiz gereken 56 km mesafede yol olmadığı için yolculuk saatler sürüyor. Nihayet Altın Orda Devletinin temellerini atan Cuci Han’ın kümbetine ulaşıyoruz. Özellikle ön yüzü Selçuklu mimarisine benziyor. Bir kısmında Hoca Ahmet Yesevi türbesinin izleri var. Hemen yanı başında Cuci Han’ın tahtını kurduğu alanın etrafı çevrilmiş. Sessizce toprak alanın üzerine oturup Cuci Han’ın tahtına selam gönderiyoruz. Cuci Han, Deşt-i Kıpçakların da atası sayılıyor. Kıpçakların yerleştikleri ve yayıldıkları topraklara verilen ad Deşt-i Kıpçak. Bugünkü Orta Asya’nı tamamı ve hatta Cuci Han ile birlikte Kuzey Kafkasya’yı ve Harezm ülkesini de içine alan büyük bir coğrafya... Cuci Han Cengizhan’ın oğulları arasındaki paylaşımdan kendisine düşen bölümü ilk uluslaştıran komutan. Diğer oğulları Çağatay, Ögeday ve Tuluy Han’dır. Cuci Han 1222-1227 arasında 5 yıl mutlak hükümdarlığını sağlamış ancak ömrü yetmediği için Cuci ulusunun asıl hakimiyeti oğlu Batu Han zamanında gerçekleşmiştir. İşte o devletin adı Altın Orda’dır.  Türk-Moğol tarihi açısından Altın Orda çok önemli... Ruslar Altın Orda hükümdarlığında yaşamış ve onları örnek almışlar. Zaten zayıflamasıyla Ruslar Türk alanında yayılmaya başlamışlar.

Kımız ve Baursak favorimiz

Yani Altın Orda Devleti’nin dağılması ile Türklerin zayıflaması arasında doğrudan bir ilişki var. Bugün Orta Asya Türklüğü Altın Orda’yı atası kabul ediyor. Biz de bu yönümüzü derinleştirelim diyorum. Yol üzerinde gördüğümüz piramit biçimindeki mezar dikkat çekiciydi. Heyetimizdeki arkeolog Nafil bey (Türkçesi Nafile) bunu açıklarken eski Türklerde “ağaç evden taş eve göçmek” şeklinde bir inanış olduğundan bahsediyor. Durduğumuz yerlerde konukseverlik yine harikaydı. Geleneksel Türk içeceği Kımız, pişiye benzeyen Baursak adlı yiyecek favorimizdi. Elbette ki yağlı et Kazak sofrasının olmazsa olmazı. Gelelim asıl sorunun cevabına...

Eşi ve annesi Türk’tü iddiaları

Moğollar ile Türkler arasında kesin sınırlar çizmek kolay değil. Türkler 8-9.Yüzyıllarda doğudan batıya gelince o bölgeye Moğollar yerleşiyor. Asıl ismi Temuçin olan Cengizhan ise Moğolları bir araya topladığı 12. yüzyıla gelindiğinde o dönem ki Uygur, Kırgız, Karluk alanından katılımlar oluyor. Yani Türkler ve Moğollar arasındaki etkileşim salt kan bağı ile açıklanamasa da kültürel olarak çok yüksek benzerlikler söz konusu. Bu yüzden Türk tarihi olmadan Moğol tarihi, Moğol tarihi olmadan Türk tarihi yazılamıyor. Bu arada Cengizhan’ın eşinin isminin Aşina ve annesinin de Türk olduğu iddialarını hatırlatmak lazım. Geziyi bir basın toplantısı ile tamamlarken Türk Akademisi Başkanı Darhan Hıdırali’nin başardığı şeylerden birisi Moğolistan tarihin, eserlerini bizlere açmış olmasıdır. Moğolların güvenini kazanan bu kurum Türk-Moğol araştırmacılarının da gözdesi haline geliyor.