Çarlık Rusyası’nın 18 ve 19. yüzyıllarda başlattığı kolonyalizm (sömürgecilik) prensibi, bir devlet politikası haline geldi. Moskova Knezliği’nin 1552 yılında Kazan Hanlığına, 1556 yılında da Astrahan Hanlığına son vermesi, kolonyalizm politikasının ilk adımıydı. Çariçe Katerina dönemi, Çarlık Rusyası’nın sömürgeleştirme politikasının daha görünür hale geldiği süreç olarak kaydedildi. İlerleyen dönemde 1783’te Kırım’ın işgali, 1828 Türkmençay Anlaşması ile Kuzey Azerbaycan’ın işgali ve 19. yüzyıl boyunca Türkistan topraklarına yönelik seferler, kolonyalizm politikasının bir parçasıydı. Rusya’nın hem Çarlık Rusya hem de Sovyetler Birliği döneminde ana hedefi ise Ukrayna topraklarıydı. Önce Çeçenistan'da katliam yapan Rusya, sonra Gürcistan'a ordusunu dahil etmiş ve bu süre zarfı içinde Karabağ'daki ayrılıkçı teröristlere yönelik desteğini de sürdürmeye devam etmişti. Putin’in Rusyası, hem Çarlık Rusya hem de Sovyetler Birliği’nin katastrofik bir birleşiminden yeni bir milliyetçilik biçimi inşa edip Ukrayna tekrar hedef haline getirirken, 2014 yılında Kırım ve Donbas’a sonrasında ise 2022 yılında Ukrayna’nın tamamına yönelik bir işgal girişimi başlattı.

Kıyiv Mohıla Akademisi Ulusal Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Henry Jackson Topluluğu Araştırmacısı “Rus Milliyetçiliği ve Rusya-Ukrayna Savaşı” adlı kitabıyla Peterson Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan Ukraynalı Siyaset Bilimci Dr. Taras Kuzio, Rusya’nın kolonyalist siyasetini ve Ukrayna’ya yönelik işgal girişiminin ana motivasyonunu Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.

RUSYA'NIN UKRAYNA'YI İŞGALİNİN ASIL AMACI NEDİR? BU İŞGALİN TARİHSEL BİR GEÇMİŞİ, ARKA PLANI VAR MI?

Taras Kuzio, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik topyekûn işgal girişiminde ana hareket unsurunu, Vladimir Putin'in Rusya'yı 2000'den bu yana yönetmesi sırasında Rusya'daki milliyetçiliğin dönüşümünün bir ürünü” olarak değerlendirdi. Süreç içinde gelişen ve değişen Rus milliyetçiliğine değinen Kuzio, “Rus milliyetçiliği, Sovyetler Birliği'nde olduğu zamandan bu yana bir tür Sovyet öncesi Çarlık milliyetçiliğine dönüştü. Bu, Ukraynalıların bir halk olarak var olduğu fikrini reddediyordu çünkü Sovyetler Birliği'nden önce Çarlık imparatorluğu, onların Rus halkının yalnızca üç kolu olduğunu söylüyordu” açıklamasını yaptı. Yeni Rus milliyetçilerinin görüşüne değinen Kuzio bu üç kolu, “Büyük Ruslar, Ukraynalılar olan Küçük Ruslar, Beyaz Ruslar olan Belaruslular” olarak tanımladı.

Sovyetler Birliği döneminde bile Ukrayna milli kimliğinin meşru olduğunu dile getiren Kuzio, “Sovyetler Birliği'nde elbette Ukrayna ayrı bir halk olarak tanınıyordu çünkü kendi Sovyet cumhuriyeti var. 15 Sovyet Cumhuriyeti vardı. Bunlardan biri Ukrayna'ydı. Ukrayna aynı zamanda Birleşmiş Milletler'in de üyesiydi çünkü Stalin Birleşmiş Milletler'de biri SSCB için, biri Belarus için, biri Ukrayna için olmak üzere üç yer almayı başardı. Yani Ukraynalılar Ruslardan farklı, ama yine de çok yakın ama farklı olarak tanınıyordu” ifadelerini kullandı. Mevcut durumun Sovyet öncesi döneme geçtiğini ve öyle algılandığını ifade eden Kuzio, “Ukraynalılar yokmuş gibi ele alınıyor” dedi. Bu süreçte Ukrayna halkına ilişkin sahte içerikler üretildiğini dile getiren uzman, “Ukrayna halkına ilişkin sahte içerikler üretildi. 'Ukraynalılar Rusya'daki Rus halkının bir koludur. Buna 'russkii narod' denir. Yani Pan-Rus milleti ve Ukraynalılar küçük Ruslardır. Onlar Ukraynalı değiller’ denildi” açıklamasını yaptı.

"RUSYA HER ZAMAN ANCAK UKRAYNA'YI KONTROL EDERSE BÜYÜK BİR GÜÇ OLACAĞINA İNANIYOR"

Rusya’nın Ukrayna’yı hedef almasındaki ana motivasyona değinen Kuzio, “Rusya her zaman ancak Ukrayna'yı kontrol ederse büyük bir güç olacağına inanıyor. Çünkü Ukrayna, Sovyetler Birliği'nin ikinci büyük cumhuriyetiydi, çok büyük bir sanayi üssüydü, çok fazla tarımsal arazi vardı, endüstriyel ve askerî açıdan oldukça güçlüydü” dedi.

Putin’in ana hedefi hakkında da değerlendirme yapan uzman, “Bu, Ukrayna'nın ulusal kimliğini yok etmeye, Ukrayna'yı Belarus’a benzetmeye yönelik soykırımsal bir hedefti” nitelendirmesi yaptı. Rusya’nın ikinci bir Belarus oluşturmayı amaçladığını dile getirdi.

"1994'TEN BERİ LUKAŞENKO YÖNETİMİNDEKİ BELARUS, BİR NEVİ SOVYET RUSYA YANLISI BİR BÖLGE YARATTI"

Taras Kuzio, "1994'ten beri Lukaşenko yönetimindeki Belarus, bir nevi Sovyet, Rusya yanlısı bir bölge yarattı. Ruslar aynısını, Ukrayna'da Başkan Zelenskıy’ı görevden alıp, Rusya yanlısı bir kukla yerleştirmek ve ardından Ukrayna'nın kimliğini yok etmek isteyerek hedefledi” dedi.

Bunun bir hata olduğunu ifade eden Kuzio, Rusya’nın kendi hatalı tarihsel mitlerini ürettiğini ifade etti. Taras Kuzio, “Putin bir diktatördür. Rusya bir diktatörlüktür. Bu yüzden Putin'e, Ukraynalıların Zelenskıy yönetimi altında acı çektiğine ve onların Rus ordusunu kurtarıcılar olarak memnuniyetle karşılayacaklarına inanmak istediği yanlış bilgiler söylendi” açıklamasını yaptı.

Uydurulan bilgilerin bir süre sonra inançla bütünleştiğini vurgulayan Kuzio, "Elbette bu yalan bilgilerdi. Bu olmayacaktı ama inandıkları şey buydu. Ve dolayısıyla işgal büyük, çok büyük bir hataydı. Direnişi hiç beklemiyorlardı. Ukraynalıların ‘Evet! Yaşasın!’ demesini bekliyorlardı ve bu yüzden onlardan hiçbir zaman bir çeşit silahlı direniş, bu vatansever direnişi beklemiyorlardı. Dolayısıyla işgal, Ukrayna'ya yönelik yanlış tarihi mitlere dayanan bir hataydı. O mit, ‘Ukraynalılar yok, Ukraynalı kimliği yok, bunlar yanda yaşamak, Rusya'nın bir parçası olmak isteyen küçük Ruslar’ üzerine kuruluydu" dedi.

Rusya’nın yaptığı hatanın pahalıya mal olduğunu ifade eden Kuzio, "İşte bu büyük hataydı. Bu hata yaptırımlar açısından, 300 binden fazla askeri kayıp açısından Rusya'ya çok pahalıya mal oldu. Çünkü 1991'den bu yana Ukrayna kimliğinin çok güçlü olduğunu, Sovyetler Birliği'nde bile güçlü olduğunu asla anlamadılar. Dolayısıyla hata, Ukraynalıların Rusya'ya dönmekten çok mutlu olacağını varsaymaktı" açıklamasını yaptı.

RUSYA'NIN İZLEDİĞİ EMPERYALİST POLİTİKANIN MANTIĞI

Rusya’nın gelişmekte olan ülkelere yönelik sömürgeci olmadığı iddiasına değinen Kuzio, Sömürgecilik karşıtı bir ülke olduğunu iddia ediyor. Bu elbette tamamen sahte bir iddia çünkü Rusya İmparatorluğu dünyadaki en acımasız sömürge imparatorluklarından biriydi; Kafkasya'da, Kırım'da, Sibirya'da, Uzak Doğu'da birçok yerli halkı yok etti. Rus olmayan azınlıklara baskı yapmaya devam ediyor” dedi.

Kuzio, Rusya'nın uzun bir süredir izlediği başka milletlere yönelik saldırgan tavrı değerlendirirken, "Rusya Federasyonu'ndaki Rus olmayan azınlıkların pek çoğunun, savaşta savaşmak üzere kasıtlı olarak Ukrayna'ya ölüme gönderilmesinin bir nedeni var. Rus halkından daha fazla sayıda gönderiliyorlar. Yani Rus İmparatorluğu her zaman acımasız bir sömürge imparatorluğuydu. Bunu İkinci Dünya Savaşı'nda, Stalin'in Ahıska Türklerine ve Kırım Tatarlarına etnik temizlik yaptığında gördük. Bu da Kırım Tatarlarına yönelik bir soykırımdı. Dolayısıyla Rusya'nın sömürgecilik karşıtı ve emperyalizm karşıtı olduğunu iddia etmesi kesinlikle doğru değil. Ve böylece Rusya'nın bir sömürge imparatorluğu olarak tarihi çok uzundur. Ukrayna örneğinde ise durum çok acımasızdı. Karşılaştığınız sorun şu ki, Kırım Tatarları, Ukraynalılar, diğer halklar Rusya'nın yönetimi altında çektikleri acılarla ilgili gerçek tarihlerini yazdıklarında, Rus milliyetçileri bundan hoşlanmıyor çünkü her zaman, ‘Hayır. Rusya'nın yönetiminde çok iyi yaşadınız’ demek istiyorlar" açıklamasını yaptı.

Ukrayna’nın gerçek tarihi yazmaya başlamasının Ruslar tarafından tepki gördüğünü aktaran Kuzio, “Rus liderler her zaman Ukrayna'daki okul ders kitaplarından, tarih kitaplarından şikayetçi oldular. Çünkü Rus İmparatorluğu hakkında çok olumsuz içerikler mevcuttu” dedi.

Rusya’nın tarihsel süreç içinde Ukraynalılara karşı uyguladığı kolonyalist politikalara değinen Taras Kuzio, bu dönemde yapılan eylemlerin neler olduğunu anlattı. Uzman, “Rusya İmparatorluğu, Kozakların özgür demokratik bir cumhuriyet olması nedeniyle Ukrayna'da serfliğin olmadığını iddia etti. Ancak Rus İmparatorluğu serfliği getirdi. Rusya İmparatorluğu 19. yüzyılda Ukrayna dilinin kullanımını iki kez yasakladı. Tüm bu olumsuz yönlerin yanı sıra Sovyet yaşamının olumsuz yönleri Ruslaştırma, soykırım, kültürel yıkım, 4 ila 5 milyon insanı öldüren 1933'teki Ukrayna kıtlığı, Holodomor’dan bahsetmek mümkün. Bütün bunlar Ukraynalı tarihçiler tarafından Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana yazılıyor” ifadelerini kullandı.

Rus milliyetçilerinin, Rus tarihini yazarken her şeyin olumlu olduğunu göstermek istediğini vurgulayan Kuzio, “Ama elbette Rus milliyetçileri bundan hoşlanmıyor çünkü her şeyin ne kadar harika olduğunu yazmak istiyorlar ve Rus milliyetçileri Kırım Tatarları hakkında yalan söylemeye devam ediyorlar” dedi.

Rus tarih öğretisinin tamamen düşmanlık ve hedef gösterme üzerine olduğunu aktaran uzman, “Hayır demeye devam ediyorlar. Nazilerle iş birliği yaptıkları için Stalin’in onları sınır dışı etmekte haklı olduğunu iddia ediyorlar. Bu doğru değil. Ancak Rus milliyetçileri bunu söylemeye devam ediyor çünkü Stalin bir kült kahraman haline getirildi. Putin'in Rusya'sında Büyük Vatanseverlik Savaşı denilen şey dini bir tarikattır. Ve Putin, Stalin'i tekrar düzenledi ve bir kahramana dönüştürdü. Yani Stalin'in milyonlarca insanı katletmesi, Ukraynalılara, Kırım Tatarlarına soykırım yapması gibi şeyleri eleştiremezler” açıklamasını yaptı.

HEM ÇARLIK RUSYA HEM DE SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE BASKI ALTINDA YAŞAYAN ÜLKELER, BUGÜNLERDE DEKOLONİZASYON SÜRECİNİ BAŞLATTI. BU DURUMU NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?

Rusya’nın gücünün zayıfladığına işaret eden uzman, Çin ile Rusya arasında bariz bir güç farkı doğduğunun altını çizdi. Kuzio, “İşgalden önce Rusya gerileyen bir güçtü. Rusya ile Çin arasındaki fark, Çin'in yükselen bir güçken Rusya’nın şu anda gerileyen bir güç olmasıdır. Örneğin, Rusya'nın tek ihracatı petrol, gaz ve askeri teçhizattı, başka bir şey değil. Yani modern ekipman yok, modern teknoloji yok ki Çin bu anlamda çok farklı. Ve böylece Rusya, gerileyen bir güç olarak artık daha hızlı gerilemeye başladı. Rusya'nın büyük bir güç olarak çöküşü daha da ileri gidiyor” ifadelerini kullandı.

Kuzio, Rusya'nın yaşadığı kaybın, gücünü daha da zayıflattığına dikkat çekerken, "300 binlik Rus askeri zayiatı, tüm bunlar Rusya'nın Avrasya'da, eski Sovyetler Birliği coğrafyasında; Kazakistan gibi, Azerbaycan ve Ermenistan gibi ülkelerde kendisini çok zayıf hissetmesine neden oldu. Şimdi bile bu fırsatı Rus hakimiyetinden kurtulmak için kullanıyorlar. Bunu Azerbaycan'ın Karabağ'daki topraklarını kurtarmak için son seferini başlatmasında da gördük" açıklamasını yaptı.

Askeri açıdan zayıflamış Rusya'nın bölgesel olaylara müdahele edemediğini dile getiren uzman, "Rusya artık askeri açıdan çok zayıf olduğu için bu olaylara müdahale edemiyor. Ve bunu aynı zamanda Orta Asya'da da görüyoruz; burada Rusya'dan ziyade Çin'e daha yakın bir uyum içindeler. Ve Çin, Rusya ve Orta Asya toplantılarında Rusya'nın Çin'in küçük kardeşi olduğunu görebilirsiniz. Artık Çin büyük bir güç olduğu için yükseliyor. Daha fazla nüfusu, daha büyük ekonomisi var" dedi.

Hem sınır komşusu olan hem de bölgesel olarak Rusya için önemli olan ülkelerin, Rus baskısından kurtulmaya çalıştığını vurgulayan Taras Kuzio, "Rusya'nın bu düşüşünün devam edeceğini düşünüyorum. Çevredeki ülkeler bu fırsatı Rusya'dan daha bağımsız, daha özgür olmak için kullanıyorlar. Ermenistan şimdi bunu yapmaya çalışıyor çünkü Başbakan Paşinyan, Rusya'nın aslında Azerbaycan'a karşı Ermenistan'a yardım etmediğini görebiliyordu. Yani Ermenistan artık Rusya'dan uzakta Avrupa'yla bütünleşmeye çalışıyor. Bu çok zor olacak çünkü Ermenistan, Avrasya Ekonomik Birliği ve askeri yapılar gibi Rusya'nın Avrasya'daki tüm örgütlerine üye. Ancak Paşinyan'ın Rusya'dan kopmak istediğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.