İstanbul’un farklı çehresini tanıtmak için başladığımız “İstanbul’un Köyleri” serimizde ilk durak Şile’ye bağlı Bıçkıdere Köyü oldu.

İstanbul dendiğinde akla ilk gelen kelimeler, kalabalık, trafik, gürültü... Akla ilk gelen  yerler  ise İstiklal Caddesi, Eminönü, Sultanahmet... Bu yerler İstanbul'un tarihi dokusunu bizlere sunmasının yanında İstanbul'un karmaşasını ve betonlaşmasını da gösteriyor. Ancak tüm bu görüntülerin arkasında, adeta metropol İstanbul’un gölgesinde kalan bir başka İstanbul daha var. Yeşilin her tonunun olduğu, geleneksel üslupla yapılmış tek katlı ahşap binaların yer aldığı, insanların geçimlerini topraktan sağladığı, özel günlerde bayramlıklarda bir araya gelinen, insanların aynı mahalledeki hatta diğer mahallelerdeki komşularının bütün dertlerini sıkıntılarını bildiği bir İstanbul; taşranın İstanbul’u.

 

İlk durağımız Bıçkıdere Köyü 

İstanbul’un doğal çehresini liyakat ile yansıtan bir köy ile başladık “İstanbul’un Köyleri” serimize: Şile’nin Bıçkıdere Köyü. İstanbul’a 36 km, Şile merkeze ise 24 km mesafede bulunan Bıçkıdere, köy dendiğini aklımıza gelebilecek bütün özellikleri taşıyor. İsmini köylülerin geçim kaynağı olan ormancılık işlerini yaparken kullandıkları bir çeşit testere olan bıçkıdan alan köy, zamanla ormancılık işlerinde geri planda kalmaya başlasa da bu ismini günümüze kadar sürdürmüş. 

Bir İstanbul köyü: Bıçkıdere

Bıçkıdere’nin tarihi 

93 harbinden önceki ismi “Avcıkoru Ormanları” olan köy, Bezm-i Âlem  Valide Sultan’ın özel mülkiyetindeymiş. Valide Sultan 93 Harbi’nden sonra gelen Ahıska Türkleri’ne bu arazileri vakfederek ormanlık arazinin yerleşime açılmasını sağlamış. Köy o tarihlerden sonra Bıçkıdere olarak anılmaya başlanmış. 

Geçim kaynakları 

Merkezinde muhtarlık, kahvehane, bakkal, berber, cami ve dernek binası  bulunan köyde, sağlık ocağı bulunmuyor. Aile hekimliği sistemi ile her hafta bir doktorun muayene için geldiği köyde, öğrenciler eğitim alabilmek için başka köylerdeki okullara gidiyor.

Köyde temel geçim kaynakları ise: doğal su kaynağı, hayvancılık, ormancılık ve bahçe tarımı. Ancak tüm bu imkânlara rağmen köy sakinleri, yeterli arazinin olmadığı ve geçim sıkıntısı nedeniyle köyün sürekli göç verdiğini belirtiyorlar. 

140 hanenin bulunduğu, nüfusunun da yaz ve kış aylarından değişkenlik göstermekle birlikte 300 kişi civarında olduğunu öğrendiğimiz köyde en sık rastladığımız geçim şekli ise günlük yumurta ve süt ticareti. 

Bıçkıdere Köyü’nü özellikle yaz aylarında cazip hale getiren bir önemli etkende köye yaklaşık 2 km mesafede yer alan dere. Turistlerin çoğunlukla yaz aylarında kamp kurdukları, kış aylarında ise avcılık yaptıkları dere ve çevresi aynı zamanda İstanbulluların haftasonlarını huzurlu bir şekilde geçirebilecekleri dinlenme tesislerine de sahip. 

Köyden ayrılırken…

Bıçkıdere doğal yaşamı, köy kahvehanesinde sohbet ettiğimiz güzel insanları ve sahip olduğu doğası ile bizi kendine hayran bıraktı. Özellikle haftasonları çok daha uğrak bir yer haline gelen Bıçkıdere Köyü, İstanbullulara en azından günü birlik de olsa dinlenebilme ve doğal ürünlere erişebilme imkânı sunuyor.

Haber-Fotoğraf: Kadir Günyol 
İstanbul Ajansı