azadzanavli @ hotmail.com

 

Mezkûr manzume, küçük olsa da büyük mânâlar ihtiva ettiği için şiir de diyebileceğimiz “AHISKA GÜL İDİ GİTTİ” diye başlayan ve hemen her “AHISKALI TÜRK” tarafından bilinen bir beyittir. Üzülerek ifade edelim ki; doğrudur “AHISKA GİTTİ GİTMESİNE” amma nasıl gitti?..

“BİR EHL-İ DÎL” olarak mı gitti?..

“EHL-İ BİR DÎL” olarak mı gitti?..

Başka bir ifadeyle hüznümüzü ifade edecek olursak, “AHISKA GİTTİ” amma gidişat o ki (bütün mücadelelere rağmen Ahıska düştükten sonra) Ahıska’nın düşüşünü “tavsif eden” bu manzume de bir zaman sonra elden gidecek.

Evet, resimde de görüldüğü üzere son zamanlarda farklı şekilleriyle (tarîk) rastımıza çıkan bir manzume… Hatta bazı eserlerde sırf “HECE” uysun diye, bir de araya “BİR” sıkıştırılan manzume. Yani “AHISKA BİR GÜL İDİ GİTTİ, / EHL-İ BİR DÎL İDİ GİTTİ” gibi. Hâlbuki bu işle iştigal edenler iyi bilirler ki, şiir hece vezninde ve sekiz hece şeklinde yazılmıştır. Emsâl teşkil etmesi açısından sadece ilk satırı verecek olursak: “A-HIS-KA GÜL-İ-Dİ GİT-Tİ” gibi…

Diğer taraftan “GÖNÜL EHLİ” anlamına gelen “EHL-İ DÎL,” dîvân edebiyatında bir terkiptir. MESELÂ:

“EHL-İ DÎLDİR DİYEMEM SÎNESİ SAF OLMAYANA,

EHL-İ DÎL BİRBİRİNİ BİLMEMEK İNSAF DEĞİL...” (Şair Nef'î)

“EHL-İ DÎL ARASINDA ARADIM, KILDIM TALEP,

HER HÜNER MAKBUL İMİŞ, İLLÂ EDEP İLLÂ EDEP...” (Yunus EMRE)

Ayrıca bazı eserlerde manzûmenin son satırında yer alan “İSTANBUL” ibâresinin, “İSTANBUL’UN” şekli ile geçtiği görülmektedir ki, bu da yine veznin bozulmasına sebep teşkil etmektedir. Yani hem ciddi eserlerde hem de sosyal medyada “İSTANBUL’UN KİLİDİ GİTTİ” gibi şeklinde bir vecih de dolaşmaktadır ne yazık ki… Hatta biraz daha hızını alamayanlar, mezkûr manzûmenin “14 KASIM 1944 AHISKA SÜRGÜNÜ” sonrası söylendiğini iddia etmektedirler ki, bu ise “CEHÂLETİN VERDİĞİ CESÂRET”ten başka bir şey değildir.

Bütün bunlardan sonra esas meseleye geçmeden önce şunu da belirtmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Takdir edersiniz ki başta “KAFKAS ELLERİ” olmak üzere Cumhuriyet Tarihinde Ahıska Bölgesiyle ilgili ilk çalışmalar Prof. Dr. Fahreddin KIRZIOĞLU’na aittir. Hatta onun için: “DOĞU'NUN ASKERÎ ANLAMDA KURTARICISI KÂZIM KARABEKİR PAŞA, KÜLTÜREL ALANDA KURTARICISI VE ÖNCÜSÜ İSE PROF. DR. FAHRETTİN KIRZIOĞLU'DUR” denilmesi ise kanaatimizce tam yerinde bir tespittir. Zira Kırzıoğlu, kalemi ile mücadele vererek bölgenin -deyim yerindeyse- adeta nâmusunu korumuştur. Ne mi yapmış? Bir kısım çalışmaları, buyurun:

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, KARS TARİHİ, Işıl Matbaası, İstanbul 1953.

KIRZIOĞLU, Fahrettin, “AHISKA-ARDAHAN-ARTVİN VE OLTU’DA HRİSTİYAN ATABEKLER HÜKÛMETİ-I,” Bizim Ahıska; Üç Aylık Kültür Dergisi, Yıl. 4, Sayı 10, Ankara 2008.

KIRZIOĞLU, Fahrettin, “AHISKA-ARDAHAN-ARTVİN VE OLTU’DA HRİSTİYAN ATABEKLER HÜKÛMETİ-II,” Bizim Ahıska; Üç Aylık Kültür Dergisi, Yıl. 4, Sayı 11-12, Ankara 2008.

KIRZIOĞLU, Fahrettin, “AHISKA BÖLGESİ VE TÜRKLÜK,” BİZİM AHISKA; ÜÇ AYLIK KÜLTÜR DERGİSİ, Yıl 9, Sayı 30, Ankara 2013.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, “NE ‘MESKET’ NE ‘MİSKET’; AHISKA TÜRKLERİDİR”, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Sayı 268, Yıl 38, Ankara 1989.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, “AZERBAYCAN VE ANADOLU’DA TÜRKİSTAN’DAN GELEN ESKİ MİLLİ GELENEK: KABİR TAŞI OLARAK KULLANILAN KOYUN VE AT HEYKELLERİ,” X. Vakıf Haftası Kitabı, Ankara 1993, ss. 133-160.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, DEDE-KORKUT OĞUZNAMELERİ, Burhanettin Erenler Matbaası, İstanbul1952.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, OSMANLILARIN KAFKAS-ELLERİ’Nİ FETHİ (1451-1590), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, YUKARI KÜR VE ÇORUH BOYLARINDA KIPÇAKLAR, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1992.

KIRZIOĞLU, Fahrettin, “OSMANLI FETHİ’NDEN ÖNCELERİ ARDAHAN-ÇILDIR-POSOF BÖLGELERİNİN TÜRKLÜĞÜ (400 YIL ÖNCEKİ KÖYLER VE KÖYLÜ ADLARI),” Kars İli Özel Sayı: Çıldır, Ardahan, Hanak, Posof, Kars Turizm ve Tanıtma Derneği Yayınları, Ankara 1966.

Evet, Prof. Dr. KIRZIOĞLU zaman zaman da farklı isimle makaleler kaleme almıştır. Her ne kadar bazı araştırmacılar bu ismi farklı kişi olarak kaleme verseler de “MAMAŞLI M. KUZU” imzasıyla yazılan makaleler de Kırzıoğlu’na aittir.

Şimdi ise gelelim esas meseleye. Öncelikle şunu belirtelim ki, mezkûr şiirin “1828 AHISKA MEZÂLİMİ/FÂCİASI” sonrası yazıldığı kesindir. Lâkin tam olarak hangi tarihte ve kim tarafında yazıldığı ise daha kesin olarak bilinmemektedir. Bu zamana kadar Osmanlıca şekline de (orijinali) daha ulaşamadık açıkçası. Ulaşan var mı bilmiyoruz. Kanaatimizce şiir, “MAMAŞLI M. KUZU” yani KIRZIOĞLU tarafından ilk kez şu makalede (1966) yer almıştır: M. KUZU, MAMAŞLI, “AHISKA ÜZERİNE HALK DEYİŞMELERİMİZ’DEN,” Kars İli Özel Sayı: Çıldır, Ardahan, Hanak, Posof, Kars Turizm ve Tanıtma Derneği Yayınları, Ankara 1966, s. 47.

Peki, şiir burada “noktası, virgülüne varıncaya kadar” nasıl geçer? Buyurun:

“AHISKA, GÜL İDİ GİTTİ;

BİR EHL-İ DÎL İDİ, GİTTİ;

SÖYLEYİN SULTAN MAHMUD’A:

‘İSTANBUL KİLİDİ GİTTİ…’”

Netice itibariyle her ne kadar küçük şiir/beyt gibi görülse de, adeta bir asrı özetlediği için doğru bilinmesi, doğru okunması ve sonraki nesillere de doğru aktarılması icap etmektedir. Zira bu ve benzeri konularda dikkatli olmamız gerekir. Oysaki dil (dîl/gönül) giderse “ehli” kalır mı hiç? Niçin mi bütün bunlar? Çünkü:

Şiir giderse, şâir ağlar,

Şâir ağlarsa yüreği dağlar…

Şâirler “dîl”in tercümanıdır.

Şairler ağlarsa, “dîl”ler (gönüller) de ağlar…

Son olarak Mehmet Emin YURDAKUL’ca bitirecek olursak:

“BIRAK BENİ HAYKIRAYIM!..

UNUTMA Kİ ŞÂİRLERİ HAYKIRMAYAN BİR MİLLET,

SEVENLERİ TOPRAK OLMUŞ ÖKSÜZ ÇOCUK GİBİDİR…”

NOT: 1877/78 “DOKSAN ÜÇ HARBİ” sonrası ise, “ELVİYE-Yİ SELÂSE”nin yani “KARS, ARDAHAN” ve “BATUM”un (Artvin Batum’a bağlı o zaman) Çarlık Rusyası’na terk edilişiyle şairin şöyle âh çektiği belirtilmektedir:

ARDAHAN CÂN İDİ GİTTİ,

LİSÂN-I TÜRK İDİ BİTTİ…

SULTAN HAMİD’E SELAM OLSUN!

İSTANBUL KİLİDİ GİTTİ…”