Bu Yazı Sayın Fuad Pepinov'un sosyal medya adresi üzerinden yapmış olduğu canlı yayının sayın Orhan Uravelli tarafından Türkçeye tercüme edilmiş halidir.

 

14 Nisan Gecesi Fuat Pepinov'un Canlı Yayında Rusça Yaptığı Konuşmanın Özeti. (I. Bölüm)


Fuat Bey önce Ahıska'ya dönüş mücadelesinin tarihçesini anlatarak süreci 4 etapta ele aldı ve dönüş davasının 1956'da zorunlu ikamet uygulamasının kaldırılmasından sonra başladığını kaydetti. Mücadelenin her aşamasında halkımız ile Gürcistan arasındaki diyalog ve temasların boyut ve şartları değişiyordu.

Ne yazık ki 1956 SSCB YS Prezidyumu (Parlamento) Kararnamesinde (Sovyet vatandaşı) Türklere eski daimi ikamet yerlerine dönüş hakkı ve sürgün sırasında bırakmış oldukları mal varlığı için tazminat hakkı tanınmamıştı. Bu yetmezmiş gibi 1957 SSCB YS Prezidyumu Kararnamesinde Ahıskalı Türkler hiç olmamışlar gibi, 1944'te Ahıska bölgesinden sürülmüş halkın Azerbaycanlı olduğu resmen ilan edilerek Orta Asya'dan Azerbaycan'a göçün yolu açılmıştı. Öte yandan Ahıska'ya dönüş mücadelesi Kırgızistan ve Azerbaycan'daki Ahıskalılar ile kısmen Özbekistan'daki halkın desteği ile gittikçe daha etkili oluyordu.

Derken bazı tahsilli kişiler, Gürcistan'daki milliyetçi grupların etkisi altında kalmış ve Ahıskalı Türklerin Gürcü Meskh kökenli olup sonradan Osmanlı politikalarıyla Müslümanlığa geçerek Türkleşmiş halk olduğuna ilişkin uyduruk iddiayı benimsemişlerdi.

Bu arada Ahıska'ya yakın olmak umuduyla birçok zorluklara rağmen Özbekistan'dan gelip 1958'de Gürcistan'ın Zugdidi, Tskhakaya, Makharadze ve diğer ilçelerine yerleşen Ahıskalı aileler, Gürcülerin baskı ve kötü muamelesi nedeniyle oraları terk ettiler. İlginçtir ki bu halkın Gürcü menşeli olduğu iddiasına rağmen Gürcistan hükümeti Ahıskalıların geri dönüşüne engelliyordu ve böylece bu sahte tarih tezine kendilerinin de inanmadığını ortaya koyuyorlardı. Üstelik Gürcistan yetkilileri, topu Moskova'ya atarak dönüş izni için Tiflis'e gelenleri SSCB merkez yönetimine sevk ediyorlardı.

Tiflis ve Moskova arasında yıllarca mekik dokuyan çok sayıda heyetleri her iki taraf oyalıyor ve ipe un seriyorlardı. Esasen Moskova ve Tiflis hiçbir zaman kesin ve net şekilde dönüşe hayır demiyorlardı.

 

Mayıs 1968'de SSCB YS Prezidyumu yeni bir Kararname kabul ederek aslında Ahıska'ya dönüş yolunu kapatmış oldu. Kararnameye göre, sürülmüş halkın Orta Asya ve Azerbaycan'da artık alışmış oldukları ve sosyoekonomik açıdan yerli topluma entegre oldukları iddia edilmekteydi. Eski daimi ikamet yerlerine dönmek için ise yürürlükteki nüfus kayıt düzeni kapsamında karar verileceği belirtiliyordu. Fakat Ahıska gibi sınır bölgelerinde giriş, iskan ve nüfus kaydı sadece güvenlik mercilerinin izniyle mümkündü.

 

Ağustos 1968'de Orta Asya ve Azerbaycan'dan gelen Ahıskalılar Tiflis'te bu Kararnameyi protesto etmek üzere korsan miting yapmışlardı. Dönemin Gürcistan SSC İçişleri Bakanı Şevardnadze eylemcileri yatıştırmak üzere vaatler vermiş, fakat ertesi gün bütün Ahıskalıları polis dağıtmış, zorla vagonlara bindirerek Tiflis'ten atmıştı. Gürcü olduklarını kabul edenleri bile Ahıska'ya almayan Gürcistan makamlarının ve Moskova'nın olumsuz tavrı bazı aşırı eylemlere neden olmuştu.

Liderler, sorunun yankı bulması ve uluslararası kamuoyuna ulaşması için zoraki şekilde Moskova'daki Türkiye Büyükelçiliğine girmişlerdi. Ayırca Türkiye'ye göç istekleri dile getiriliyordu. Kısacası, Sovyet devleti Ahıska Türklerine sırtını çevirmişti ve sahip çıkmıyordu. Fakat Perestroyka ve Glasnost politikası başlayınca Ahıska'ya dönüş davasında yeni umutlar doğmuştu ve Vatan Cemiyeti Başkanı seçilen Yusuf Serverov yeni seferberlik başlattı.

Parti ve Sovyet devleti Stalin döneminin haksızlık ve mezalimini kınayarak açıkça eleştirilere izin verince Ahıskalıların sürgünü ile haklarından yoksun bırakılmış halkımız için Ahıska'ya dönüş yolu açıldı. 1988'de Gürcistan SSC Bakanlar Kurulu Moskova'nın da önerileri üzerine Ahıska da dahil olmak üzere Gürcistan'a 7 bin Ahıskalı ailenin kabul ve iskanına dair Karar aldı. Ne var ki Abhazya ve Güney Osetya'da Gürcistan'dan ayrılma hareketi ve ardından gelişen aşırı şiddet olayları üzerine Ahıskalıların kabulü rafa kalktı ve Karar unutuldu. Giderek tırmanan milliyetçilik hareketi soncunda Gürcistan'da siyasi kriz nedeniyle Tiflis'e ordu birlikleri gönderildi.

9 Nisan 1989'da Tiflis'te Sovyet devletine karşı isyan çıktı ve ordu isyanı silahlarla bastırdı, insanlar öldü. Bütün Gürcistan Moskova'ya karşı ayaklanmış, Abhazlar ve Güney Osetyalılar ise Gürcistan'a karşı ayaklanmıştı. Bu kargaşa ortamında Gürcistan KP MK 1. Sekreteri atanan Gumbaridze Ahskalıların kabulünü gündemden çıkardı, çünkü aslında Gürcistan'da komünist rejim değil, Z. Gamsahurdiya'nın Halk Cephesi hakim idi ve Gürcistan Gürcülerindir sloganıyla hareket ediyordu.

 

Haziran 1989'da Fergana faciası meydana geldi ve binlerle Ahıskalı Ailesi Özbekistan'ı terk edip derbeder duruma düştü, yurtsuz ve çaresiz kaldı.Ancak Gürcistan onların hiçbirine sahip çıkmadı ve kabul etmedi. Gamsahurdiya bütün bu Ahıskalıların dramını Moskova'nın oyunu olarak görüyordu ve Türkler Türkiye'ye gitsinler diyordu.

 

Moskova'da mitingler düzenleyen Ahıskalılar için Gorbaçov yönetimi fiilen herhangi bir çözüm bulamıyordu. Gürcistan'ı ikna emek mümkün değildi, çünkü Abahzya ve Güney Osetya krizleri yüzünden zaten Tiflis, Sovyet devletinden bağımsızlığını ilan etmişti ve Moskova'yı tanımak bile istemiyordu. Bu şartlarda Ahıska'ya dönmek hayal idi ve Gürcistan'da oturan 200 kadar Ahıskalı aileyi kovdular. 1991'de SSCB dağılırken genel durum vahim idi ve Ahıskalılar artık 6 cumhuriyete dağılmışlardı. Bazıları Türkiye'ye göç etmek için dilekçe veriyordu. Yeni bir dönem başlıyordu- Sovyet Sonrası dönem.

 

14 Nisan Gecesi Fuat Pepinov'un Canlı Yayında Rusça Yaptığı Konuşmanın Özeti. (2. Bölüm)

 

Sovyetler Birliği dağıldığında Ahıskalılar 6 yeni devlet içinde çoğu köylerde olmak üzere Çin sınırından Ukrayna'ya kadar engin coğrafyada serpilmiş durumdaydılar. Bağımsız Gürcistan korkunç iç savaş ve Abhazya'dan kaçmış 250 bin kadar Gürcü sığınmacı yüzünden derin kriz içindeydi, ülkede yıllarca elektrik bile yoktu. Şevardnadze ülkede istikrar ve güvenliği sağlamak için Batıdan yardımlar alsa da ekonomi batmıştı. Abhazya ve Güney Osetya toprakları kaybedilmişti.

 

Yusuf Serverov ve Vatan Cemiyetinin Ahıska'ya dönüş mücadelesinde artık tek muhatap Tiflis olsa da ve Şevardnadze Ahıskalı Türklerin dönüşüne yeşil ışık yaksa da dönüşe karşı çıkanların genel olarak iki bahanesi vardı: 1) Gürcistan mali ve ekonomik kriz içindedir ve Abhazya'dan ülkeye sığınmış yaklaşık 250 bin göçmenin sorunları daha önemlidir. 2) Ahıska bölgesindeki Ermeniler Ahıskalı Türklerin dönüşüne karşıdırlar ve Türklerin dönmeleri büyük etnik çatışmalara yol açabilir.

 

Bu arada Karabağ Savaşı nedeniyle ekonomik durumu da kötüleşen Azerbaycan'daki Ahıskalılar da ağır durumdaydılar ve birçok aile Rusya'ya taşındı. 1989'dan beri Türkiye'ye göç etmek için çalışmalar yapan ve İbrahim Mecitoğlu (Gazigil) öncülüğünde Türk makamlarına başvuran Ahıskalıların göç yolu açıldı ve 1992'de Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskanı Hakkında 3835 Sayılı Kanun yürürlüğe girdi.

Buna göre ilk etapta 150 aile Iğdır'a iskan edildi. Buna cevap olarak Şevardnadze 5 bin Meskh ailesinin Gürcistan'a kabul edilmesi hakkında bir Kararname imzaladı ve ayrıca Ahıskalı öğrencilerin Gürcistan'da eğitim almaları için bazı önlemler aldı.

 

Böylece Gürcistan, sürülmüş halkın Türk olmadığını ve Meskh iddiasını resmi olarak kabulleniyordu. 1992'de Yusuf Serverov Ankara'yı ziyaret ederek S. Demirel'le görüşmüş ve 3835 Sayılı Kanunun Ahıska'ya dönüş mücadelesini engelleyeceğini bildirmişti. Ne var ki Bu Kanun sadece zor durumda bulunanları kapsıyordu ve zaten bütün Ahıskalıların Türkiye'ye alınması söz konusu bile değildi.

 

Bu Kanun 2015 yılına kadar neredeyse 22 yıl hiç uygulanamadı. Bu nedenle Ahıskalıların Türkiye'ye kaçak göçü başladı ve göçmenler ikamet ve çalışma izni, vatandaşlık sorunları yüzünden uzun süre çok ciddi problemlerle karşılaştılar, sağlık, eğitim dahil, diğer sosyal mağdurluklar bugüne kadar süregelen düzensiz göçün en önemli özelliği olarak kaldı. 


Bununla birlikte Fergana faciasından sonra Özbekistan'ı terk etmek zorunda kalmış Ahıskalıların Krasnodar bölgesine yerleşmiş kısmı yerel Rus makamları ve Rus Kazakların baskı ve keyfi ayrımcılık, ırkçı muameleleri nedeniyle uzun süre mağdur durumda kaldılar. Onlara oturma izin ve vatandaşlık verilmiyordu ve bölgeden taşınmaları isteniyordu.

 

Krasnodar'daki Ahıskalılara yapılan haksızlık Rusya devletinin de ihmalleri yüzünden uluslararası kamuoyunun gündemine girmişti. Türkiye yetkilileri pek müdahale etmeyerek halkın orada kalmasını istercesine kesin adım atmıyor ve Krasnodar'da zor durumda kalmış Ahıskalıları 3835 Sayılı Kanun kapsamına almıyordu. Bunun bir nedeni de 1999'da Avrupa Konseyine kabul edilen Gürcistan'ın bunun karşılığında 2009 yılına kadar Ahıskalılarla ilgili hukuki zemin hazırlayarak halkın dönüşünü sağlamayı taahhüt etmesiydi.

Ancak Krasnodar'dan kimsenin Gürcistan'a dönmek fikri yoktu ve ekonomisi çökmüş Gürcistan oradaki halkı ilgilendirmiyordu. Genel olarak Gürcistan Avrupa kurumları karşısında üstelediği taahhüde rağmen işi yokuşa sürüyor ve Ahıskalılardan Türk diye bahsedilmesini ve bunun resmi belgelere yansımasını da istemiyordu.

Ayrıca Gürcü makamları halkın Ahıska bölgesindeki köylerine değil, Gürcistan geneline kabul ve iskan edilmesini öngörmekteydi. Böylece Ahıska'ya dönüş hep erteleniyor, ayrıca Türkiye'ye düzensiz göç de devam ediyordu. Ayrıca Ahıskalıların oturdukları ülkeler de Gürcistan'dan bu konuda herhangi bir istek veya temennide bulunmuyorlardı.

Bu şartlarda Bush yönetimi Krasnodar'daki Ahıskalılara sahip çıkarak onları Amerika'ya kabul etmeyi kararlaştırdı ve Amerika'ya göç başladı.

Bu bağlamda 2007'de Gürcistan '20. yy 40'lı Yıllarında Güney Gürcistan'dan Sürülmüş Halkın Vatana Kavuşturulması Hakkında' Kanun kabul etti. Bu Kanunda Türk ve Ahıska kelimeleri geçmediği gibi, dönecek kişilerin halen bulundukları ülkelerin vatandaşlığından vazgeçmeleri öngörülüyordu.

Genelde bu Kanun, Ahıska Türklerinin haklarının iadesi ve hukuki rehabilitasyonu değil, Gürcistan devletinin keyfine kalmış projeyi ifade ediyordu. Dönüş için başvurular çoğunlukla Azerbaycan'daki Ahıskalılardan geliyordu ve örneğin Kazakistan'da dönüş fikri destek görmüyordu.

 

Yaklaşık 5 bin dilekçe verilmişti. Ancak 2008'de Güney Osetya'da askeri operasyon başlatan Saakaşvili yönetimi Rusya ile ipleri kopardı ve Rusya ordu birlikleri Gürcistan'a girdi, bunun yanı sıra Moskova Güney Osetya ve Abhazya'yı bağımsız devletler olarak tanıdı.

Ahıskalıların dönüş sorunu yine unutuldu ve Gürcistan'ı mağdur olarak gören Batı Ahıskalılar konusunda Tiflis'e sadece hatırlatma yapmakla yetiniyordu. 

 


İşte bu belirsizlik ortamında 2009'da Türkiye ülkeye gelmiş bütün Ahıskalılara vatandaşlık verilmesine karar verdi.

Bu arada Dünya Ahıska Türkleri Birliği kurulması için hazırlık başlamıştı ve hedef, 9 devlete dağılmış Ahıskalıların değişik sorunlarını çözmek, öncelikle de Ahıska'ya dönüş meselesiydi.


2011'de kurultayla Ankara'da kurulmuş DATÜB yönetiminde Kazakistan'daki Ahıskalıların ağırlığı ve Tüzükte Başkan Kassanov'a aşırı yetkiler verilmesi, kısa sürede DATÜB yönetiminde keyfi tavırlara yol açtı.

DATÜB bir STK ve toplum kuruluşundan çok siyasi parti ve tek kişinin hakim olduğu kuruluşu haline geldi. DATÜB sorunlarla ilgilenmek ve kolektif kararlar almak, birlikte çalışmak yerine yerine Ahıskalıların hepsini yönetmeye ve kendine bağlamaya çalışıyordu.

 

Kazakistan'daki Ahıskalıların çoğu için Ahıska'ya dönüş gibi bir mesele yoktu ve bunun soncunda DATÜB daha çok Kazakistan ve Türkiye'de gösterişli ve popülist etkinliklere para harcamaya, gereksiz yere ehliyetsiz ve art niyetli kişileri yönetime almaya başladı. Ahıska'ya dönüş davasında öncü olan Azerbaycan'daki Ahıskalıalr ve Rusya'daki Vatan Cemiyeti bu keyfi ve başına buyruk yönetimi kabullenmeyerek DATÜB ile birlikte çalışmaktan vazgeçtiler.

DATÜB yönetimin Ahıska'ya dönüş, Avrupa kurumlarıyla işbirliği ve diyalog, Gürcistan mercileriyle görüşmeler konusunda ne bir tutarlı planı, ne hukuk ve siyaset ehliyeti, DATÜB yönetiminde kendini parti genel başkanı ve holding patronu sanan Bay Kassanov ve çevresindekilere göre, DATÜB aleyhinde eleştiri yapanlar ve konuşanlar, hatta DATÜB içinde yer almayanlar ve ona bağlı olmayanlar hepsi halk düşmanı idi.

Bütün aksilik ve kötülüklerin kaynağı DATÜB yönetimine kalsa belirili şer cephesi ve komplocu güçlerine marifetleriydi. O kadar ki Rusya'da Mansur Allazo'vun haince saçmalık kokan hezeyan konuşması ve Gürcistanlı Salim İskandarov'un DATÜB Başkanına yönelik ağır sözleri bile belirli DATÜB düşmanları ve hainlerin işi ilan ediliyordu.

Almatı'da yetenek yarışması diye kızların endam gösterme çirkinliğine karşı eleştiri ve itirazlara DATÜB Başkanının cevabı, yakışıksız hakaretler ve tehditler oldu. DATÜB yandaşları ve yalakaları sosyal şebekelerde açıkça aşağılama ve iğrenç küfürler kampanyası başlattılar. Bu zırvalama ve akla mantığa uymayan iddialarla, keyfi yönetimle Ahıskalılar arasında yersiz ve zararlı cepheleşme, didişme, seviyesiz ihtilaf ve kavgalar ortaya çıkmaktadır.

DATÜB son zamanlar hep birlik diye bir nakarat tutturmuştur- fakat ne için ve kimlerle birlik, hangi şartlarda ve hangi hedefler için birlik ve hangi hukuki zemininde birlik? Tek kişi Kassanov'un ardından giderek onun paralarının peşinden sürünmek ve onu alkışlamak birlik değildir. Birlik, yalnız hukuk ve demokrasiyle, açıklık ve hesap vermekle, mali saydamlık ve kolektif akılla mümkündür.

 

Fuad Pepinovun canlı yayınını izlemek için tıklayınız:>>>>>