Dede Korkut Oğuznameleri ve en son 2019’da bulunduğu açıklanan 13. Oğuzname'nin henüz yayınlanmamış sonuçları da bu konuda çok değerli bir diğer kaynaktır.
 

ROZERİN DOĞAN

Nusret Senem'in “Bir Kültürel Dönüşümün Öyküsü-Terekemeler ve Meredis” kitabı Kaynak Yayınları'ndan çıktı. Yazar, kış turizminin, doğa turizminin ve doğal hayvansal ürün zenginliğinin en parlak ve gelecek vadeden, bozulmamış doğasını tanıtıyor. Bir yandan da Çıldır Gölü’nden hareketle, yörenin her bakımdan bilinmesi gereken doğal, kültürel ve tarihsel zenginliklerine dikkat çekiyor. Kitap üzerine incelememize devam ediyoruz.

Terekeme: Türkmen oymaklarına verilen isim. Hayvancı ve göçer olmaları, ırmak ve göl kenarlarını mekan tutmalarının en büyük sebebidir.

 

 

1828’den Çarlığın İran hanedanını yenmesi ve Ermeni nüfusu Güney Kafkasya’ya yerleştirme politikası üzerine çoğunlukla Ermenistan’ın Erivan ve Ağbaba, Gürcistan’ın Borçalı kasabalarından ve Rusya’dan göçen Terekemelerin bir kısmı İran Urmiye gölü çevresindeki Soldoz (Sulduz) ovasına, önemli bir kısmı da Kars, Ardahan yöresine yerleştiler.

1828 öncesinde de benzer göçlerle Kars ve havalisine yerleşen Terekemelere dair anlatımlar ve kaynaklar var. Kurtuluş Savaşı öncesinde ve sonrasında da Rusya’dan göçüp gelen çok sayıda Terekeme Kars, Ardahan ve havalisine yerleşti.

1800’lerden öncesinde ise Azerbaycan dahil, Güney Kafkasya’daki Terekeme ve Kıpçak Türkleri birbirleriyle, Sefavilerle, Ruslarla sürekli anlaşmazlıklar yaşayıp göçler, sürgünler, katliamlar gördüler. Yörede bu yüzden en çok kullanılan sözcükler, yok etmek, yıkmak, yağmalamak, sürmek, katletmek, kılıçtan geçirmek kavramları oldu. Feodalizmin yöreye yaşattığı acıların tarifini yapmak güç!

 

 

1595 Ahıska tahrir (yazım, yazma) defterlerinden ve 1578’de Osmanlı-Safevi savaşının neticesinde (Lala Mustafa Paşanın Çıldır Zaferi) Osmanlıların eline geçen Çıldır ve Posof Sancaklarına bağlı köylerin ve Çıldır Sancağının Canbaz Nahiyesine bağlı köylerin isimleri sayılmış.

KÖY İSİMLERİ 1960'LARA KADAR AYNI KALDI

Çıldır Gölü çevresine yayılan 24 Terekeme köyünün isimleri 1960 sonrasına kadar aynı kalmıştır. Fakat yok olmuş, ören yeri haline gelmiş bazı köyler de var. Bu köylerin isimleri hâlâ yaşıyor.

Göl çevresindeki Zekerzim, Kunduzhev, Ciyahor, Lavaş vb. ören yeri olmuş köylerin etimolojisi incelenmeye değer. Fakat yazara göre bu isimler, yöreye yerleşen Terekemelerden önceki dönemlerde hüküm sürmüş, Hıristiyan Kıpçak/Kuman Türklerden kalmadır.

 

 

Kars, Ardahan ve Batum, Osmanlıca adlandırmayla Evliye-i Selase, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı yenik çıkınca, Çarlık Rusya’sına tazminat olarak verildi. Göl çevresinde yerleşik Terekemeler bu durumu kabullenemedi. Bir gün vatana dönme hayaliyle yaşadılar hep. Çarlık Rusyasına biat etmediler.

1913’te ölen Çıldır/Suharalı Aşık Şenlik’in o günleri anlatan ünlü koçaklamasından üç kıta:

Ehli İslam olan işitsin bilsin

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana

İsterse Uriset neki var gelsin

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana

 

Kuşanın kılıcı giyinin donu

Kavga bulutları sardı her yanı

Doğdu koçyiğidin şan alma günü

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana

 

Şenlik ne durursuz atları binin

Sıyra kılıç düşman üstüne dönün

Artacaktır şanı bu Al’Osmanın

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana

GÖÇER GELENEKLERE BAĞLI KALDILAR

03 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşmasının görüşmelerini Osmanlı Devleti adına yürüten heyetin başkanı, büyük devrimci, İttihat ve Terakki’nin lideri Sadrazam Talat Paşa'dır. Paşanın ısrarı üzerine Bolşevik Sovyet yönetiminin delegesi Lev Troçki Kars Ardahan, Batum’dan oluşan Evliye-i Selase’nin, üç Osmanlı ilinin iadesini kabul etti. Büyük devrimci Lenin nüfusun çoğunluğu Türk olan Iğdır’ı da bu illere dahil etme emrini verdi.

Türkiye’ye katılana kadar Terekemeler okul açılması, okuma yazma öğrenme baskılarına kimliğimizi, Türklüğümüzü yitiririz korkusuyla boyun eğmediler. 1921’de Moskova Muhadenamesi (antlaşma) ile Türkiye’ye katıldılar fakat, 1950’li yıllara kadar yöredeki okul ve okuyan sayısı çık sınırlı kaldı. Terekemeler pek değişmediler. Göçer geleneklerine bağlı kaldılar.

Bu yüzden Oğuz kökenleri ile ilgili kültürlerinde; giyim, yemek, yaşam tarzlarında, isimlerinde, kurdukları köy yerleşiminde çok kanıt var. Kitap’ta bu kanıtlara geniş yer verilmesinin yanında Oğuzlar hakkındaki değerli kaynaklara da ayrı bir başlık ayrılmış.

Terekemeler, 1921’de Moskova Muhadenamesi (antlaşma) ile Türkiye’ye katıldılar. Pek değişmediler. Göçer geleneklerine bağlı kaldılar.

OĞUZLAR HAKKINDA BAZI KAYNAKLAR

Oğuzlar hakkındaki en değerli kaynak şüphesiz Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lugat it Türk isimli paha biçilmez eseridir. Dede Korkut Oğuznameleri ve en son 2019’da bulunduğu açıklanan 13. Oğuzname'nin henüz yayınlanmamış sonuçları da bu konuda çok değerli bir diğer kaynaktır.

Tek bilimsel çalışmasıyla bilinen, Dede Korkut Kitabının yazarı Muharrem Ergin Hoca Oğuznameler hakkında şunları söylüyor:

“Dede Korkut Kitabı ile esasen çok zengin bir halk edebiyatına sahip bulunan Terekeme-Karapapak ağzı arasında büyük bir yakınlık, bir aynılık vardır. (…) Dede Korkut Kitabını okurken insan kendisini bir Terekeme topluluğu içinde zanneder.”

Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’i, Prof. Dr. Faruk Sümer’in “Oğuzlar Türkmenler Tarihleri Boy Teşkilatları Destanları” isimli değerli incelemesi, Selçuklu Tarihçiliğiyle ünlü, Sovyetler Birliğinde yetişmiş S.G. Agacanov’un başyapıtı “Oğuzlar” isimli eser ise çok zengin bilgiler içermektedir.

1578 Osmanlı-İran Savaşı'nı anlatan ve Osmanlı ordusunu Tiflis kalesi önünde geçit yaparken gösteren bir minyatür.

Oğuzlar ve diğer Türk boyları konusunda önemli çalışmalara imza atmış Prof. Dr. Zeki Velidi Togan ve Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat da Güney Kafkasya’da yerleşik oğuzlar konusunda değerli kaynakları bilim dünyasına kazandıran isimlerdir.

Oğuzlar hakkındaki orijinal kaynakların başında ise Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın Arapça yazılmış, elyazması nüshası Sovyet Bilimler Akademisi tarafından Türk Dil Kurumu'na (TDK) 1937 yılında gönderilen, Şecere-i Terakime isimli kitabıdır. Bu isim “Türkmenlerin Soykütüğü” anlamında kullanılmıştır.

TDK tarafından tıpkıbasımı yapılan nüshaya önsöz yazmış olan Dr. Zühal Ölmez, ilk Arapça yayının TDK tarafından 1966 yapıldığını vurgular. Zuhal Ölmez’in önsözünde belirttiği gibi “Terekeme" sözcüğü Oğuz oymaklarından oluşan Türkmen topluluğuna verilen isimdir.

Son olarak Oğuz topluluklarının değişimi ve dönüşümü üzerine yazılan Nusret Senem’in bu kitabı da, yazarın yaşamının ve içinde büyüdüğü topluluğun kültürüne yakından tanık olması dolayısıyla önemli bir kaynak olarak anılabilecektir. 

- DEVAM EDECEK -  https://www.aydinlik.com.tr/haber/bir-kulturel-donusumun-oykusu-2-gol-kenarina-dizili-terekemelerin-oguz-kokeni-387429