Beşerî tarihi çok olaylara şahit olmuştur. Bu olaylar tarihte kendi yerini bulmuştur. Fransız Devrimi, I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı ve bu gibi tarihi vakalar bütün dünyanın bildiği olaylardı. Ama bazı olaylar var ki bu olaylar yalnız bu olayı yaşayan halkı etkilemiştir. Genelde bu trajedilerdir ki bunu yaşayan toplum bu trajediyi hiçbir zaman unutmuyor, unutamıyor. Çünkü bu trajedi halkın hafızasına çiviyle kazılmıştır. Bu tarihte yaşamayan, olayın şahidi olmayan insanlar da bu olaylardan etkilenmiştir. Bu trajediler damarlardaki akan kanla babadan oğula geçmiştir.

 

Maalesef böyle trajedilerden bizim halkımızda nasibini almıştır. Ahıskalı Türkler 1828-1829 Osmanlı-Rusya savaşında kanlı savaşlar sonrası Osmanlı Devleti’nden ayrılmak zorunda kalmışlar. Çar Rusyası’nın tebaası olarak yaşamak kolay olmamıştır. Bazı aileler buna alışamamış Osmanlı Devleti’ne göç etmiştir. Çoğunluk dede baba topraklarını terk edememiş bu ağır şartlarda yaşamlarını sürdürmüşler. I. Dünya Savaşı’nı ve Ekim Devrimi’ni yaşamışlar. Sovyet hükümeti iyi vaatlar verse de sonunda bütün halklar gibi Ahıskalı Türkler de bu despot rejimin gerçek yüzünü görmüştür. Yıllar geçiyor insanlar yeni hükümete, yeni yönetim şekline adapte olmaya çalışıyor. Ama uzun sürmüyor halk yeni zorluklarla karşılaşıyor. Halkın elinden hayvanları, toprakları alınıyor ve kolhozlara dahil ediliyor. Özel mülkiyete son veriliyor. Ahıskalılar da bu duruma alışmak zorunda kalıyor. Yıllar geçiyor ve II. Dünya Savaşı başlıyor. Bugüne kadar askere alınmayan Ahıskalıları da cepheye gönderiyorlar.

 

Eli silah tutan bütün gençler savaşa gidiyor. Köylerde ihtiyarlar, kadınlar çocuklar kalıyor. Savaşın devam ettiği 1944 yılının kasım ayında Ahıskalıların hiçbir zaman unutamayacağı trajedi vuku buluyor. Bu trajediyi unutmak ne bunu yaşayanlar ne de ki sonra gelen nesillere unutamayacaklar. Bu tarih beyinlere çiviyle yazılmıştır. Ahıskalılar uzun yıllar yaşadıkları dede baba topraklarından koparılıp Orta Asya’ya sürgün ediliyor. Bu büyük bir zulüm idi. Babaları, oğulları, kocaları cephede olan insanlar bu trajediyi yaşamak zorunda kalıyor. Dağlık bölgede yaşayan insanlar yeni iklim şartlarına adapte olmak zorunda kalıyor, yaşamlarına devam ediyorlar. Savaş zaferle tamamlanıyor. Savaşta sağ kalan Ahıskalı askerler ailelerini köylerinde değil, Orta Asya steplerinde buluyorlar. Savaşta kahramanlık göstermiş, madalyalarla ödüllendirilmiş askerlerin bu duruma alışması çok zor oluyor. Ne yapacaksın kader, yaşamını sürdürmek zorundasın. Sürgün yerinde yeni evler inşa ediyor, okula gidiyor, üniversitelerde eğitim alıyor, bu sürgün yerlerinde de ayakta kalmayı çalışıyorlar. Savaşın ülkeye vurduğu zarar çok büyüktür. Bir de Ahıskalıların ödül yerine, sürgün görmesi insanların psikolojisini çok etkiliyor.

 

Yıllar geçiyor, ama kendi vatanın olduğu halde başka topraklarda yaşamak kolay olmuyor. Zaman geçiyor ihtiyarlar dünyasını değişiyor, genç nesiller doğuyor. Yaşam devam ediyor derken, o melun olaylar patlak veriyor. Fitne törediliyor. Bu fitneyi töredenler ne   Özbek, ne de Türklerdir. 1989 yılının haziran ayının başlarında tarihimize Fergana olayları olarak geçecek trajedi baş veriyor. Uzun yıllar bir yerde yaşamış iki Türk soylu kardeş halk birbirine karşı koyuldu. Ölenler, yaralananlar oldu. Bu olayların sonucunda Ahıskalılar yeni yeni adapte oldukları yerleri terk etmek zorunda kaldılar. Kamplarda, sonra Rusya ve Ukrayna köylerinde yaşamak varmış kaderde. İmkan bulanların bir kısmı Azerbaycan’a taşındı. Bu günler, bu tarih halkımızın hafızasından bir daha silinmeyecek. Bu acıları unutmak mümkün değildir.

 

Bir daha tekrar ediyorum bu olayları yapanlar kardeş Özbek halkı değildi. Özbeklerin içinde yaşayan şeytanlar idi. Kendi insanlarını bile öldürmekten çekinmeyen kapıkulu, eli kanlı insanlar Özbek olamazdılar. Ben bu olaylara göre Özbek halkını suçlamıyorum. Özbekler ve Türkler kardeştir. Ama o zaman iktidarda olan yetkililer olayları yatıştıramadıkları için suçludur. Şimdiki hükümet Fergane faciası için Ahıskalı Türklere bir özür borçludur. Özür dilemek bir erdemdir. Bazı insanlar diyor ki, geçmişi hatırlamaya ne gerek var. Yaraya tuz basmanın ne anlamı var.

Bugün halkımız Özbekistan’da emin ve amanlık içinde yaşamlarını sürdürmektedir. Anlatmak istediğim böyle olaylardan ibret alınması, gelecekte baş verecek feci olayların karşısının alınmasıdır. Kimse geçmişe takılıp kalamaz ama geleceği kurmak için de geçmişi unutmak olmaz. Yaşadığımız olaylar unutulması kolay sıradan olaylar değildir. Bu yıl Ahıska sürgününün 75. yılı, Fergana olaylarının 30. yılı tamamlanmaktadır. Bu trajedi tarihleri hem Türkiye’de hem de halkımızın yaşadığı ülkelerde anılmalıdır. Bu günlerde bu olaylarla ilgili hem Gürcistan’da hem de Özbekistan’da tedbirler geçirilmelidir. Özbekistan’da Ahıskalıların yaşadıkları yerlerde, Taşkent şehrinde ölenler için mevlit okunmalı, ikramlarda bulunulmalı, dualar okunmalıdır. Devlet büyüklerinin katılımı sağlanmalıdır. Herkes bilsin ki Türkler ve Özbekler kardeştir. Hiçbir fitne fesat, hiçbir olay bizim bu kardeşliğimizi bozamayacaktır.

Üzeyir URAVELLİ